YUNAN



‘Geçtikleri yerlerdeki ekinleri, evleri yakıp yıkıyor, çoluk çocuk, genç, ihtiyar, ele geçirdikleri bütün köylüleri çeşitli zulümlerle kılıçtan geçiriyor veya kurşuna diziyorlardı. Bilhassa genç kız ve kadınları öldürmeden evvel zorla döverek veya yaralayarak ırzlarına geçtikten sonra öldürüyor ve aynı şiddet vasıtalariyle kiliseye götürerek Hristiyanlığı kabule zorluyorlardı. Hristiyan olmayı reddedenleri, diğerlerinin gözleri önünde yavaş yavaş en adi usullerle öldürmek suretiyle, geri kalanların Hristiyanlık itikadını ikrar etmesini temin ediyorlardı.’
‘Ekseri camilere giren komiteciler, duvarlarda asılı duran ayetleri ve nefis levhaları indiriyor, Kuran’ı Kerimleri dışarı çıkararak çamurlara atıyor ve mundar ayakları, dağlı çarıkları ile üzerinde dolaşıyor, camilere haç takıyor, minarelere çan asıyor ve fatihlerin eseri mübarek mabetlerimizin içini putlarla doldurarak kilise haline koyuyorlardı. Tekke ve zaviyeler ahır haline getiriliyor, türbeler içindeki merkadler, evliya mezarları kaldırılarak hayvanların arpa ve saman depoları haline konuluyordu. Şehitliklerimizin mezar taşları sökülerek yüz numaralar inşa ettiriliyor ve Türk’ün mukaddesatını tahkir için hatır ve hayale gelmedik alçaklıklar irtikap ediliyor.’
‘Türk Milleti’ne karşı gözü dönmüş ve Türk kanına susamış sürüler öyle vahşiyane zulüm ve işkencelere giriştiler ki; onları Anadolu’ya saldırtmış olan devletler bile bu canavarlıklara göz yummadılar. Daha önce Girit’te, Mora’da ve Balkan Harbi’nde yaptıkları mümareselerle (antrenmanlarla) tecrübeli olarak zulmetin hayal varmaz şekillerini tatbik hususunda Anadolu halkına karşı hikâyesi ciltler dolduracak cinayetler işlediler. Yağma, ırza geçme, kadın ve çocukları kitle halinde imha ve hatır ve hayale gelmeyecek işkencelerle Karadeniz sahilleri ve Batı Anadolu’da, ileride yapılacak plebisit ile Rum halkını ekseriyet gösterebilmek ve bu bölgelerin hâkimiyetlerine geçmesini temin etmek gayesini güdüyorlardı. Bu yüzden, kundaktaki çocuktan, yetmişlik ihtiyara kadar kimi ellerine geçirdilerse, hunharca doğradılar.’
‘…Bu üç köye, evvela ödeyemeyecekleri kadar fazla bir para cezası verilmiş, ödeyemeyince erkekler Karali’nin mezarlığına toplattırılmış, saat, para, yüzük gibi neleri varsa alınmış, kadınlar da aynı soyguna tabi tutulduktan sonra etrafları ikiyüz Yunan askeri tarafından çevrilmiş ve kocalarının gözleri önünde ırzlarına geçildikten sonra kurşuna dizilmişler, sonra da erkeklere aynı canavarlık tatbik edilmiştir.’
‘…iki büyük sal içinde İstanbul’a kaçmak isteyen 230 kişi olduğu halde yakalanarak sahile çıkarılmış. Köy camiine doldurularak kapı ve pencerelerden içeriye yüzlerce el bombası atılmıştır. Bir ara ateş kesilince “dışarı çıkın” diye emir verilmiş. Türkler, affedildik zannederek, sağ kalanlar çıkmışlar. Fakat hepsi caminin önünde toplanıldıktan sonra içlerindeki genç kızlar bir tarafa, genç kadınlar bir tarafa, ihtiyarlar bir tarafa ayrılmış, erkeklerin gözü önünde bu kadınlar, en adi tecavüzlerle kirletilip, en feci zulümlere maruz bırakıldıktan sonra öldürülmüşlerdir. Çocuklar, kucaklarında bulundukları annelerinin bıçakla karınları yarılarak içine gömülmüş veya süngülenmiş vaziyette bulunmuşlardır.’
Bu pasajları, Kadir Mısıroğlu’nun ‘Yunan Mezalimi’ adlı kitabından aldım.
Baştan sona, bunlar gibi yüzlerce, belki binlerce dehşet anısı, facia hatırası…
-Kim yazmış?
-Kadir Mısıroğlu.
-Ne yazmış?
-Yunan Mezalimi…
Bunları ve bunlardan daha dehşetli, insanlık şerefine sığmaz, ağza alınmaz alçaklıkları yapan Yunan’ı, belgeler kullanarak ve şahitler göstererek anlatan Kadir Mısıroğlu, Lozan’la ilgili konuşurken ne dedi biliyor musunuz?
‘… keşke Yunan galip gelseydi. Ne hilafet yıkılırdı. Ne şeriat kaldırılırdı. Ne medrese lağvedilirdi. Ne hocalar asılırdı. Hiçbiri olmazdı…
Buna inanmayan, Yunanistan’da bir şeriat mahkemesi var, orada Yunan’ın esiri olan Müslümanlar için…
Bizim gâvur, elin gâvurundan daha şiddetlidir.’
Cumhurbaşkanınızın, cumhurbaşkanlığı sarayında ağırladığı ve sizin vergilerinizle ikramda bulunduğu şahıs bu…
Ne diyeyim?
‘Keşke senin anana da camide 200 Yunan askeri tecavüz edip, sonra da süngüyle doğrasaydı’ diyeceğim ama ben ne kendime böyle sözü ne de senin anana böyle bir hakareti yakıştıramam.
Sen ‘keşke’ diyerek nasıl yakıştırıyorsun, onu da aklım almıyor.
29 Temmuz 2017

Yorumlar

  1. Ağabeyim senin kendine yakıştıramadığım o sözlerin en ağırını ben kendisine ve onu doğuran validesine ağız dolusunca ettim.. Sizde edin bunun günahı var ise de benim boynuma.. Gecen kutlu olsun.
    .
    Muhabbet serisinin devamı dileklerimle.

    Çağlar Öcal /İzmir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biz kardeş değiliz..

      Haa böyle bir iddian hâlâ var ise annenden şüphe et.. Birdaha da bana cevap yazma.

      Yavşaklara bak birde yunan galip gelseydi diyen maraş dondurmacısını savunuyorlar.. Ötede oynayın.

      Sil
    2. Bu Kadir Misiroglu
      alcak haddsiz serefsiz bir uydurukcu laf cambazi bir köpektir.

      Cumhuriyet ve demokrasi düsmani ve arap dölüdür.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

SİNAN

ATATÜRK NE YAPMAMIŞTIR?

ERDOĞAN'A AÇIK MEKTUP