Kayıtlar

KIRK YAŞ ŞİİRİ |

Resim
  Bildiğimiz kurguda kıyamet senaryosu, Başlardı bir meleğin düdük üflemesiyle. Bizim de kırk senelik şu maraton koşusu Başladı işte öyle, tiz bir çığlık sesiyle. Sahneye çıktı tek tek ömrümüzün korosu, Dünyanın kırk çalgılı en hüzzam bestesiyle. Hem alkış hem sessizlik, hep de salon dolusu, Bazen kurt uluması, bazen kuş ötmesiyle. Kavgalıydı nedense her şarkının konusu, Herkesle, her nefesle, en çok da ülkesiyle… Çaldıkça kırk çalgının peş peşe kırk sorusu, Tırmalandı kulaklar; sazıyla, güftesiyle. Sağır kalabalığa değmezdi de doğrusu, Tazelendi azmimiz, birkaç dost gülmesiyle. Yürür uygunsuz adım, ömrümüzün bandosu, Kırk yılda kırk göz olsun, açma tesellisiyle. Arkasından yetişir, duyanların ordusu, Bir umut; kör talihin dönen tecellisiyle. Biter mi buz devrinde acaba kış uykusu, Bir çiçek açmasıyla, bir gül vesilesiyle? Gider mi başımızdan bu soğuk çağ kâbusu, Kiniyle, nefretiyle, hırsıyla, öfkesiyle? Düşer mi bahtımıza bir tek bahar coşkusu, Attığımız o kad

KARA SANCAK’IN HİKÂYESİ

Resim
  Birinci Dünya Savaşı’nın kaybeden tarafındaydık. Kazananlar, Paris Barış Konferansı adıyla bir toplantı düzenleyerek kağıt üstünde vatanımızı pay ettiler. Bu toplantıda alınan kararlara göre, 15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgali başladı. Halbuki; Birinci Dünya Savaşı’nda karşımıza çıkan ülkeler arasında Yunan Krallığı adlı uyduruk ülke yoktu. Karşımızdaki devletler, İtalyanlar fazla kârlı çıkmasın diye, akılları sıra bir denge unsuru olarak Yunanları topraklarımıza saldı… Aynı gün İstanbul’da Türk Ocağı ve Karakol Cemiyeti, Sultanahmet Mitinglerinin ilkini düzenledi. Sonraki aylarda işgali protesto eden 3 miting daha düzenlendi. Hepsinde de siyah sancaklar ve katılan teşkilatların siyah sembolleri kullanıldı. Yüzyıllar süren aşağılık kompleksini ve savaşın galibi olan devletlerin desteğini yanına alan Yunan, topraklarımıza ayak bastığı anda, hayvanları şaşkınlığa düşürecek bir katliama başladı. Devletimizi yönetenler çoktan teslim bayrağı çekmişti ama vatanın asıl sahipleri, mücadele

ERDOĞAN'A AÇIK MEKTUP

Resim
Sayın Türkiye Cumhurbaşkanı ; Kahire'nin Tahrir meydanında vurulan Arap kızı Rabia için 10 sene ortalığı yıktınız. Ankara'nın Çukurambar semtinde vurulan bir Türk çocuğu için neden sesiniz çıkmıyor? Davos’ta Şimon Peres'e 'plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüzü, nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum ' dediniz. Bengisu ve Banuçiçek'i de biliyor musunuz? Cemal Kaşıkçı isimli Arap gazeteci öldürüldüğü zaman, Washington Post'a yazı göndermiştiniz. 'Üzerinden 1 yıl geçmişken dünya kamuoyunun ne olduğuyla ilgili bu kadar az şey bilmesi ciddi bir endişe kaynağı ' demiştiniz. Sinan Ateş cinayetinin üzerinden neredeyse 1,5 yıl geçti. 'Bu ölümün bütün yönleriyle aydınlatılıp aydınlatılmayacağı çocuklarımızın nasıl bir dünyada yaşayacağını belirleyecek ' diye yazmıştınız. Ankara'nın ortasında suikastla katledilen bir akademisyenin dosyasının durumu, çocuklarımızın nasıl bir dünyada yaşadığına dair fikir veriyor mu? Muhammed Mursi’nin

SİNAN

Resim
  Atsız Beğ’in ‘ Ahlakî Adalet ’ başlıklı bir yazısı var. Talat Aydemir’i idama götüren ikinci darbe girişimi sebebiyle okuldan atılan yaklaşık 1500 Harbiyeli için adalet çağrısı yapan bir bildiri… Darbe girişimi 1963 yılında yaşanmış, Talat Aydemir’in bu girişimi yapacağını, hükümetin başında bulunan İsmet İnönü’ye Alparslan Türkeş ihbar etmiştir. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam kararını da veren Ali Elverdi Paşa tarafından bu darbe girişimi bastırılmıştır. Emirlere uymak dışında suçu olmadığı halde okuldan atılan Harbiyelilerin 21’i de ayrıca tutukludur ve cezaevinde insanlık dışı muameleye uğramaktadır. Talat Aydemir ve arkadaşları henüz idam edilmiş ve bu olaya karışanlar lanetli ilan edilmişken, Atsız Beğ 1965 yılında bu yazıyla Harbiyelilere adalet için tavır almıştır. Darbeci diye yaftalanıp okuldan ve toplumdan dışlanan Harbiyelilere ne mi oldu? Aralarından milletvekilleri, profesörler, iş adamları, gazeteciler, vali, DGM hâkimi, dünya şampiyonu sporcular çıktı. Atsız B

EYLÜL

Resim
Hasadı biçiyorken kızılca şaklabanlar, İmece etti eylül,gök fidanlar budayıp Dara çekildi bir bir rezilce kahramanlar, Kalanların uğruna tatlı canlar adayıp Lanet olsun eylüle kandı yine kalanlar, Hasadı biçiyorken kızılca şaklabanlar! 'Net ekim 'ler doğuran eylüllere düşmanım Lakin paslı çiviler çiviyle sökülürdü Dökülen kan benimken haklıdır her isyanım Peki eylülden önce hangi kan dökülürdü? Bu defa ekimlere kaldı adaklık kanım, ' Net ekim 'ler doğuran eylüllere düşmanım! Damarımdaki öfke yüreğime akında, Çin,Bizans çevresini taşa kesse de yıkar! Demir Perde kaderi kol gezecek yakında, Bütün kahpe eylüller buza kesse ne çıkar! Bileyli intikamım hiç pas tutmadı kında, Kin ki damarımdaki yüreğime akında! 12 Eylül 2010  

ATATÜRK NE YAPMAMIŞTIR?

Resim
  Sevgili kardeşim; Atatürk’e muhabbetimizi ifade ettikçe, husumeti olanların yüzlerinde bir kızarma, gözlerinde bir kararma görmek de kaçınılmaz oluyor. Papağan gibi ezberden üfürdükleri hurafeler çeşitli olsa da lafı evirip çevirip yaptıklarını küçümsemeye getiriyorlar. Anlama kapasiteleri değil, kanları bozuk olduğu için böyleleriyle konuşmanın bir faydası elbette ki yoktur. Zaten Atatürk’ün yaptıklarını bırak, gündelik alışkanlıklarını, kişisel tercihlerini dahi merak edeni tatmin edecek kadar eser yazılmış, yayınlanmış durumdadır. Yediği çerezden, sevdiği türküye kadar, hakkında gizli saklı bir şey bırakılmamış ama kanı bozukların kafası ters çalıştığı için bir defa da yaptıklarını değil, yapmadıklarını anlatarak deneyelim. Atatürk’ün yapmadığı rastgele 5 şey anlatacağım: Mesela kardeşim; Atatürk halife olmamıştır . ‘ Allah’ın yeryüzündeki gölgesi ’ gibi sıfatlar kullanan ve kendilerine ‘ kullarım ’ diye hitap eden bir halifeye alışık olan insanlar, Atatürk’e de halifelik

Liberal Muhalefet

Resim
  Yurdumuzda varlığını bir şekilde devam ettiren 120 parti var. Hükümet cenahını temsil eden iki, üç tanesini bir kenara bırakırsak, geriye kalanların tamamının gündemi yüksek enflasyon ve geçim sıkıntısı… İslamcı, solcu, sağcı, kürt islamcı, Türk islamcı, kürt solcu, Türk solcu, liberal, kapitalist, doğucu, batıcı, etnik azınlıkçı ve sair kırk çeşit boyayla kurulmuş yüz çeşit parti, işi gücü bırakmış, paramızın ihtiyaçlarımıza yetmiyor oluşuna odaklanmış durumdadır. Neden? Çünkü kardeşim; Gelecek öğünü konusunda endişelenen insanların, gelecek yılları düşünme fırsatı yoktur. Yarın ne yiyeceğine dair fikri olmayan insanların, gelecek yüzyıllara dair hayalleri de olmuyor. Çocuklarının karnını doyuracağından emin olmayan insanlar, başka insanların kurtuluşuyla ilgilenmiyor. Evinin kirasını nasıl ödeyeceğini kestiremeyen insanlar, uzaktaki soydaşlarının, esir dindaşlarının, başka kıtalarda sömürülen işçilerin falan derdiyle dertlenemiyor. Neden? Çünkü kardeşim; Mevsimle ekiy