Kayıtlar

Kasım, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Öğretmenler Günü

Resim
1 Mayıs , Amerika’daki işçilerin çalışma saatlerini protesto etmek için iş bıraktığı tarihtir. O hadisenin yüzü suyu hürmetine işçi bayramı diye yapışıp kalmıştır. Mesai saati denilen mesele, 1886’dan beri bayram ede ede aynı kalmıştır. Tam kapitalist karnavalıdır. Aptal komünistler kutlar. 14 Şubat , Katolik kilisesinin sevgililer günüdür. Valentin, ‘sevgili’ anlamına gelen kelimedir. Aziz Valentin günü derler ama aslında sakallı Zeus’la tavus kuşu Hera’nın düğün günü olarak da kutlarlardı. Zeus’u bıraktılar ama o işi bırakamadılar. Tam kapitalist karnavalıdır. En çok fakirler kutlar. Miladî yılbaşı bunların ağa babasıdır. Katolik Kilisesi’nin, bizdeki çocuk bayramı gibi koltuğa çocuk oturtma geleneğinin günümüze sıçramış tezahürüdür. Onu da Odin’in şömineye çorap bırakan çocuklara şeker göndermesinden çalmışlar ama o Odin’i de Coca Cola reklamları için üretilen sakallı şapkalı adam haline çevirmişler. Senetsiz sepetsiz, bir iki uydurma tarihî papaz da efsaneye dâhil ed

Kurtla Ayı

Resim
Ormanda kış uzayınca, hayvanlar âlemine yer-gök dar gelmeye başlamış.   Gücü yeten yetene… Ahali, orman kanunlarını bile arar hâle gelmiş. Biri öbürünün lokmasını çalıyor, öteki berikinin rızkını gasp ediyor, vuran alıyor, kapan kaçıyor, altta kalanın canı çıkıyormuş. Altta kalanın canı çıktığı yetmezmiş gibi kış uzadıkça, kıtlık arttıkça, daha kurak yerlerden, akın akın hayvanlar ormana göç ediyormuş. Ormanda ne kural, ne asayiş, ne huzur, ne lokma kalmış. Bu kargaşanın içinde, ayıdan canı yanmayan kalmamış. Yemekle doymuyor, çalmakla yetinmiyor, vuruyor, kırıyor, terör estiriyormuş. Kendi yetmezmiş gibi, onun yediklerinin artıklarıyla gününü geçiren, kursağını ayıdan kalan çöplerle doyuran bir sürü dalkavuk da etrafında toplanmış. Ayı vurdukça alkışlıyorlar, çaldıkça destekliyorlar, homurdandıkça keyifleniyorlarmış… Evvel yandaş zaman içinde, kalbur ithal saman içinde, günlerden bir gün, bu ayı yine ahaliyi haraca kesiyormuş… Çakaldan, sıçana, yılandan, böceğe, envai ç

Robinson

Resim
Robinson Crusoe adlı bir köle tüccarı haramzade şerefsiz, gemisi kaza yapınca canını bir adaya atar. Bu ada onun gıdasını verir, yuvasını verir, suyunu verir, yaşatır. Yıllar sonra bazı korsanlar bu şerefsizi ve kazadan onunla kurtulan bir arkadaşını bulur; kurtarır. Robinson şerefsizinin aklından adanın zenginliği, yerlilerin bu zenginliğe kıymet vermeyişi, mal-mülk hırsından uzak oluşları, saflıkları hiç çıkmaz. Onları ‘iyi insan’ değil, ‘kolay yem’ olarak düşünür. Yanına korsan, işgalci, katil, mal delisi, insanlıktan çıkmış arkadaşlarını da alıp adaya geri döner. İlk seferde kendilerini koruyan, doyuran, besleyen adayı, şerefsiz arkadaşıyla talan etmeye başlarlar. Ne bulsalar satarlar. Toprağın altında, üstünde ne varsa, korsanlara satıp paraya çevirirler. Ada, üstünde yaşayan yerlilerin değil de bu şerefsizlerin babasının malıymış gibi davranırlar. Adanın yerlileri bu sırada aptal aptal izlemektedir. Ağaçlar kesilirken, toprağın altından maden, üstünden meyve tala

İlk Kan: Ali Balseven

Resim
  ... MHP’nin genel idare kurulunda Ötüken’in yasaklanmasını sağlayan ve Türkeş’in arkasına saklanarak bu üçkâğıdı organize eden Devlet Gazetesi ekibinin fitnesi, bu şekilde açığa çıkmış ve umuma ilân edilmiş oldu. Bahsi geçen ikiyüzlülüğün duyulması, başka bir ikiyüzlülüğün ortaya koyulmasıyla küllenmek istendi. Devlet Gazetesi’nin 29 Ocak 1973 tarihli sayısında, “Milli Ülküye Hizmet Edenlere Saygı” başlıklı bir yazı çıktı. Yazıda özetle: “ Türk devletine ve Türk ülküsüne hizmet etmiş şahsiyetler hakkında konuşmak katiyyen doğru değildir. Her konuda olduğu gibi bu konuda da ülküdaşlarımız merkezden verilen talimatlara uygun hareket edecek şahsi değerlendirme ve duygularına kapılmadan, etrafın maksatlı tahrik ve uydurmalarına aldırmadan milli ülküye hizmet edenlere saygı ve sevgi duymaktan başka şey düşünmeyecektir ” deniyordu. Çok sürmedi… Aynı gazetenin 16 Nisan 1973 tarihli sayısında “Sabatörlere Dikkat” başlıklı bir yazı çıktı. Ağızlarının havası değişmişti: “ Ekip ha

Türkçüler Dinleyin

Resim
Artık, saçıma düşen kırların ve sağa sola sapmadan geçen yılların hatrına, kendime kıdemli Türkçü sıfatı takmayı uygun görüyorum. Türkçülüğün hiyerarşisi içinde başkaca sıfatların uydurukluğu yanında bu sıfat, gururla taşımaya en lâyık olanıdır. İşte bu sıfatın bana verdiği yetkiye dayanarak, en ufak art niyet ya da doğrunun namusundan başka kaygı taşımadan, ‘ortaya’ koyacağım lafı üstüne alınacakları uyarmak maksadıyla yazıyorum. Türkçülük –çok değil- on yıl önce içinde bulunduğu yumurtanın kabuğunu paramparça ederek bu âleme bir kere daha doğmuştur. Bugünün genç Türkçüleri tarafından anlaşılması ve kabul edilmesi bir tarafa, hayal edilmesi bile mümkün olmayan fetret devrimiz, tozu dumana katarak ve gümbürtüler arasında yerle bir olmuş; o lanetli yılların çirkin hatıraları bile belleklerimizden def olup gitmiştir. Hatırlanmasında, hatırlatılmasında, yâd edilmesinde hiçbir menfaat, hayır bulunmaz. O yıllar, o yılları yaşayanların hatırlarında, mide bulandırıcı birer ‘ikaz meka

İmplant

Resim
Durumdan memnun olsun ya da isyan etsin; milletvekili milletinin hepsi, içinde bulundukları meclisin bir işe yaramadığı gerçeğinin farkında. Bazısı bunu bas bas bağırıyor; bazısı mızmızlanarak şikâyet ediyor ama hepsi de biliyor ki bir etkileri yok… Genel başkanların talimatıyla konuşuyor, onların emriyle el indirip kaldırıyorlar. İktidar partisinin başındaki kişinin keyfine uygun yasalar geçiyor, beğenmedikleri reddediliyor. İşte bu meclis, bir aydır yoğun tempoyla çalışıyor. Bütçe görüşmeleri, özeleştirme teklifleri, din diyanet mevzuları gibi kavga dövüş, tekme tokat, ısırma koparma yok. Mesai yoğun, sabahlara kadar çalışıyorlar ama hır gür çıkmıyor. Hepsi kardeş kardeş geçiniyor… Uzatmayayım: Geçen yıl bu meclisteki partiler, milletin vergilerinin içinden, kendi ceplerine 235 milyon lira aldı. Yanlış anlaşılmasın; maaşlarının, ödeneklerinin, harcırahlarının haricinde, meclisteki sandalye sayılarına göre 235 milyon liramızı aralarında parçaladılar. Sadece geçen yıl, si

Etiket

Resim
- İki artı iki dört eder. - Peki siz nasıl iktidar olacaksınız? - Dünya yuvarlaktır. - Peki siz dünyada nasıl iktidar olacaksınız? - Tanrı tek. - Öyle diyorsun ama nasıl tek başınıza iktidar olacaksınız acaba? - Oksijensiz yaşanmaz. - İktidarsız da yaşanmıyor. Nasıl olacak? - İnsan suya muhtaçtır. - İktidarsız su bile yok bu devirde. Böyle mi olacak? - Ormanlar yok olmasın. - İktidar? - Turan. - Peki iktidar? - Vatan. - İktidar nasıl olacak? - Ahlâk. - İktidar işi ne olacak? - Eğitim, öğretim, gelişim, kalkınma, sosyal adalet, fırsat eşitliği, sağlık hizmeti, emeklilik, güvenlik, huzur, asayiş... - Yok, yok.. İktidarsız olmaz. Sahi o nasıl olacak demiştiniz? - Milli birlik, dayanışma, özgüven. - E iktidar? - İktidar suç işliyor. - O zaman iktidar olmak lazım. - Muhalefet suç işliyor. - Kesin iktidar olmak lazım. - Suçlular suç işliyor. - Ah bir iktidar olacaksın ki. Olmadan olmaz. - e=mc2 - İktidar olmadan eşit meşit olmaz. *** İktidar kadar başını

Kuşlar

7. defa oldu; yazdığım şeylerin ekran görüntüsü alınarak hazırlanmış soruşturma dosyalarından ifade veriyorum. Ne yazsak, bir A4 kağıdına hem enine, hem boyuna, hem çapraz resimlerini koyup, delil diye dosyalamışlar. Ne gerek vardır bilinmez; değişik illerden, değişik isimler altında soruşturma konusu yapmışlar. 2015'te, 2016'da kapanmış davalarımızı, aynı dosyalarla tekrar açıp önümüze koyuyorlar, o dosyalarda zaten bulunan ifadeleri tekrar ediyoruz. Telefonla, memurla vs. yapılan tehditler fos çıktı; şimdi de facebook sayfasından aktrol akınıyla tehdit yağıyor. Çember daralıyormuş... Bildiğim kadarıyla, bu memlekette aktrollerden daha yuvarlak çemberler bulunmaz. Daralıyorsa onlar daralıyordur. Gam etmesinler; onlar için de bu memlekette adalet tesis edilir. Şuraya geleceğim; Bu soruşturma dosyalarına bakıldığında, eski davaları hortlatmak ve facebooktan ekran görüntüsü toplayarak buna ‘delil’ deme işinde, AKP kadrolarıyla komolar yarış halinde. Komünistin kızılıyla